Kalın kafalıyım, kırılmaz kolay kolay.

“Yine ofisteyim… Sinir bozacak kadar düzenli bir masa… Temmuz ayına yakışmayan gri bir gün, tam bana göre… Sıkılıyor, içim sıkılıyor..” diye düşündü adam ve etrafına bir göz attı. İnsanların durumu kendisinden iyi değildi aslında, en azından görünüş itibariyle. Herkes birşeylerle meşgul, yorgun yüzlere sahip. İzin telaşındakileri pis pis süzdü adam, oysa ki kendisi izne çıkma arefesindeyken gayet normal geliyordu bu hissiyat.

Saçma sapan bir şekilde bir şarkı geldi aklına, "giden mi sürgün yoksa kalan mı" konseptli. Gülümsedi, şu anda kulağındaki şarkının dikte ettiği şekilde, "gidenin de mna koyim, kalanın da". Sesli söylediğini etraftaki bakışlar kendisine odaklandığında farketti. İnsanların onun tepkilerine alışık olması artı bir değerdi hayatında, ama alıştırana kadar neler çekmemişti ki?

Yoğurtlu semizotu, zeytinyağlı taze fasulye, deniz börülcesi, ufak rakı, büyük huzur diye düşündü. Halbuki çok eskilerden bir yüze bira içmek için sözü vardı akşama. İki bira ama, fazla zaman yoktu. Hayatı koşarak yaşamaya bir türlü alışamamıştı adam, kendi dinginliğinde akmadığı sürece hayat, yaşanmış gelmemekteydi kenisine. Hoş bu etrafındaki kimsenin umrunda değildi, adam da bu konuyu umursamıyordu zaten.

Plan program hepsi boş geliyordu an itibariyle, hayat zor değil kolaydı, "insanların zorlaştırdıkları fazları çok umursamamak lazım" diye düşündü, zaten ideal olarak tasarladığı hayat onun bu gibi şeyleri umursamasını tasvip etmiyordu. Kısıtlı sayıda insan olmalıydı çevresinde, hayatı kolay olarak yaşamayı seçen, sadece hayatın kendisine dair sorunları yaşayan, en boktan zamanlarda bile gülümsemesini bilen kısıtlı sayıda insan. Bu kriterlere sahip olanları şöyle bir göz önüne getirdi, ve ağzından tek kelime çıkabildi.

"Hassiktir!"

Çünkü etrafında bu özelliklere haiz sadece bir kişi vardı, o da bu yazının ilk cümlesini veren adam. "Allah kolaylık versin" dedi içinden bir ses, "Hadi lan Allahsız! :)" demesi an meselesiydi diğer tarafın. Kişilik çatışması galiba dedi, beyninin içine baktı bir çırpıda, yoo, Serhat da yoktu ortalıkta. Kimdi ki bu çatışan, çarpışan gizemli kişilik. Düşündü fakat bulamadı. Sağlık olsundu, illaki bulmak için daha detaylı düşünecek enerjiyi bulacaktı içinde. Oysaki şu an çok yorgundu.

"Bir defa da iyi de lan" dedi kulağında kalan sesin yankısı, özlemişti hakikaten. Ama iyi derkenki yüz ifadesi bile hassiktir diyorken, nasıl bariz bir şekilde yalan atsındı ki? "Sanki hayatında hiç yalan atmadın" kontrasına verecek cevabı ise yoktu.

Merak etme beni, iyiyim ben. Sadece arkamdan iyi sözcükler sarfetme, yeter. ben olduğum gibi daha iyiyim.



"Oyunun en güzel yerinde zil çalınca üzülürdük ya, öyleyim."

Yalanlarımı sikeyim.

1 Sapan Eklenmiş Bu Saçmaya:

efsa dedi ki...

bu katagoriye kendimi koyuyorum artık :)) "en boktan zamanlarda bile gülümsemesini bilen kısıtlı sayıda insan." yalanda olsa...