herhangi bir gece

1. Yol
"I am not afraid to keep on living, I am not afraid to walk this world alone "
*
akşamüstü dakikalar geçtikçe daha da kötü oluyordu adam. hasta olmamalıydı ama gelen de inkar edilemeyecek kadar sağlam bir darbeydi. hoş, hasta olsa da herkesin bok atacağı aşikardı, "ocak ayında kısa kollu gömlekle işe mi gelinir" klişesi. "beyinsizler" diye düşündü adam, insan bedeninde kollar ve bacaklar en son üşüyecek yerlerdi, bunu nasıl olur da bilmezlerdi ki. hastalığın sebebi farklı olmalıydı. ilaç almaya bile üşeniyordu, "siktiret, olmaz bir şey" diye geçirdi içinden. "evde yemek yapmakla uğraşmak yerine, dışarda iki dakikada birşeyler yer, eve gider devrilir yatarım, sabaha kalmaz birşeyim". iş bittikten sonra, "boğaz havası ölüyü diriltir"den yola çıkarak motorun dışında uzattı ayaklarını, aklında binbir düşünce. hemen iskeledeki büfelerde birşey atıştırıp eve gitmeye karar verdi, istemeye istemeye gelen rakı teklifine "abi hasta gibiyim, her dakika daha kötü hisediyorum" demesi zaten içine oturmuş.
*
büfeye gidip adeti olduğu üzre direk parayı uzattı. "bi yarım bi ayran, bi paket de chester light usta" sigarayı alıralmaz açtı, içesi geldiği anda vakit kaybetmemesi idealdi çünkü ;) yiyeceği kaptıp tam ısıracakken, hayat yine devreye girdi. tam ayaklarının dibinde, büfenin kenarında yerde büzülmüş duran kedi kafasını kaldırıp ona baktı. "bakıyor" diye düşündü adam, çünkü kedinin gözleri boş bakıyordu, kör olması muhtemeldi. miyavlamadı kedi, sadece baktı. "gel de yemek ye şimdi", hayvan kesin açtı. hayatta iki kişilik şeylerde adamın tavrı hep belliydi, yarı yarıya. şu anda farklı olması için sebep neydi ki? "tamam ulan tamam, yarı yarıya paylaşırız, kardeşiz sonuçta, üzülme sen güzellik". kabullendiği yarı yarıya kavramı biraz farklıydı ama, ayran benim, yarım kedinin ;) hoş kedi ekmek kısmını yemezdi ama, ya yerse. ayranı içip kediyi kucakladığı gibi, etraftakilerin şaşkın şaşkın bakmasını sallamadan bir köşeye kıvrıldı. salataları ayıklayıp, etin tamamını yedirmeden de kalkmadı ordan. adam uzaklaşırken, muhtemelen görmeyen gözlerle onu takip eden bir arkadaşı daha olmuştu. "siktiret, aç karna hap da içilmez zaten", bir sandviç daha alsa bir tarafı eksilecekti sanki adamın, ama fiziksel olarak doyma kavramına uzun zamandır inanmadığı için; başını eğip, evin yolunu tuttu.
*
"Nothing you can say, can't stop me going home "
*
2. Ev
"Those who have seen your face, draw back in fear "
*
Adam eve girdi, yolda kendisini farklı yerlere götürecek birkaç kararla birlikte. gülümseyerek yürümek garipti, hele ki izlenmekte olduğu hissiyatıyla. "izliyorsun, biliyorum. düşündüklerimi duyduğunu hissediyorum. onay verdiğini bilmek yeryüzündeki huzur." yapabileceğini biliyordu adam, kafasının içinde o konu ile ilgili bir sorun yoktu. basit planlamalardan sonra, amaca ulaşacaktı. uyumaya hazırlanırken kapının zili çaldı, hem de iki defa. adam kapıyı açmadı, oda sıcak, dışarsı soğuktu. "çok mühim olsa telefonla arar kapıyı çalan, aramazsa da koy götüne rahvan gitsin" telefon çalmadı, kitap bile almadı adam, oysaki kitap okumadan uyuyamazdı, yanında biri dahi yatsa bu kuraldı, yani çoğunlukla. bedeni kasıldı adamın, tıptaki en yakın karşılığı "rigor mortis" olmalı herhalde dedi, sesli bir kahkaha patlattı. aradan birkaç zaman geçti, manowar melodileri uykusunun arasında gelmeye başladı, "hassiktir telefon bu" dedikten sonra telefonu bulabilmesi biraz zor oldu, ama açtı. arayan rakı içmek için teklif getiren arkadaşıydı. "vaziyet nasıl, hastahanelik bir durum var mı?" "ameliyat olup öldüğüm güne kadar hastaneye gitmedim ki ben, tekrar ölene kadar da gitmeyeceğim zaten" diye düşünüp, "yok be abi ilaç aldım uyuyordum, dert edilecek bir durum yok" sözcüklerini sarfetti. telefonu kapattı, ama uykuyu kaybetmişti bir kere. "sigara" evet. sigara içmeye salona çıktı.
*
salona kadar gelinmiş, uyku kaçmış, sigara yanmış. "bilgisayarı aç" "odanın kapısını kapat, ısıtıcıyı yak ki sıcak odada uyu" beyinden ardarda komutlar geliyor, fakat adamın başı dönmeye başlamış. "oyun, ventrilo, tanıdık sesler, evde yalnız değilsin" "Hi Dev, want to burn the world down?" ; "Lets storm the greenland" "Order at sight" "Dev push them to the back!" "I want that stunties down!" "Show us some blood!" "Good job people" "Keep up the good work, Dev". adamın tansiyonu düşmüş herhalde, monitör gözünün önünde dönmeye başladı. "açlık da var tabi" "siktiret, arkadaşımın karnı tok nasılolsa, yarın sabah ben doyarım ama onun garantisi yok" içhuzura paha biçilemez.
*
"Your spirit and my voice, in one combined "
*
sonrası bulanık. yani ara ara üşüme ve ağrı hissiyatı. yine bilgisayar başında uyumuşum. telefon küçük odada, küçük oda sıcak, küçük oda uyumaya elverişli. fakat ben yine yapacağımı yapıp, salonda sızmışım. sabah 5 gibi titremeye başlayınca farkettim bunu, sonra küçük odaya geçtim, cehennem kadar sıcaktı. zaten kişiler kendi cehennemlerini kendileri yaratmaz mı?
ama cehennemde bile yalnız değildim dün akşam. bunu hisettiren herkese teşekkür ederim.

6 Sapan Eklenmiş Bu Saçmaya:

efsa dedi ki...

şimdi iyimisin?? :(
bir de bir daha lütfen üşenme de bir şeyler ye :(

bak geldiğimde hasta olursan gözünü oyarım.

fish dedi ki...

uvvvvv :((( geçmiş olsun :(

3 seçeneğin var 91..

1- bir sevgili bul...

2- direk evlen

3- ev arkadaşı yap kendine...

91 dedi ki...

@efsa; ölmem ben kolay kolay. hastalık ise ufak nüans, atlatırım. atlatamazsak da çaktırmam ;)

@fi$h; sağol canım, geçer 2 güne sıkılacak birşey değil. :)

1) sevgiliyi kim kaybetmiş de ben bulayım.

2) direk kafama sıkarım, direk evlenmem.

3) evim ev arkadaşlığına müsait değil, aynen benim de müsait olmadığım gibi, malesef. 30 yaşından sonra en son çekilecek şey ev arkadaşlığı bence :)

bu akşam evde yemek yapıp yiyebilirim sorun değil, ama iskeledeki arkadaşımı görürsem, sandviç yine onun :)

abbio dedi ki...

Değil dün akşam, hiçbir cehennemde yalnız kalmazsın, yol belli çünkü, eğdik başımızı..

Usul usul babacım usul usul..

dide dedi ki...

bünyeyi zorlayıcı hareketlerdesin bak dikkat et :)
ankaraya gel bi soluklan.

gerbera_ferezya@hotmail.com dedi ki...

umarım şimdi iyisindir.
çoğu gece bende uyuyakalıyorum ööle. yatağın üzerine konuşlanıyorum ama genelde bilgisayarla.
üşüyüp uyandığımda bir tek yatağın içine girmesi kalıyo...

hee bi de ben neden yemeğimi asla bir kedi ile paylaşmayacak kadar bencilim acaba..