"where've all the good men gone and where are all the gods?"
*
aslında bu arkadaşın başlığı puke olabilirdi, nicedir alkollü yazmıyordum. hoş alkollü olmuyordum ki, özellikle haftaiçi :) esti diyelim, güzel taraflardan esti, e bu çocukcağız da 2 kadeh parlattı dayanamayıp. o iki kadehin etrafında dönmüyor mu ulan dünya?
*
efem 23 dakikadır yürüyorum ne yazsam diye. sksinler ki yalan, sigara almaya gittim, yanında bira da aldım. yoksa ilham perimi bulup kaldırımda taciz edicem ulan diye bir çabam yok :) kesit yazayım bari yine, yargıdan azade.
*
pazar sabahı erken saatler, ölüm yıldönümü kutlamaları öğlesi, sabahına girergirmez başlanmış, tarçın, portakal ve gold buldurulmuş, şık olmuş havasıyla eve varılıp şaraba yüklenilmiş bir gecenin ardı, hissiyat güzel. akılda anesteziyle karışık uyuşturucular, mecazi anlamlar güzel, son demlerini yaşadığımız hayat daha ayrı güzel, aile şaşkın ama ailenizin hayvanı aynı standartlarda. "eighteen till i die" havasında modaya yürüyelim ki geç kalmayalım denmiş.
*
yıllardır "dilenci"lere para vermem efem, sadece şarapçılara sigara ve şarap veririm, nakten değil, sigara ve şarap formunda, onun haricinde bebekli kadınlara bile kafamı çevirip bakmam. son dört senede üç defa hariç. ikisi aynı kadın. birinciyi hatırlamıyorum, ikincide ağlayan bir kadına cebimdeki son beş liramı vermiştim, o da bana "geçen ay da benden bir mendil alıp paranın üstünü istememiştin sen" dedi, ben bilmiyorum "karıştırıyorsundur teyzeciğim" deyip geçmiştim, karıştırmıştır, üç değil iki saymak lazım birkaç cümle ötedeki saçmalığı.
*
tüm yol boyu koşarak geçti, geç kalmamalıydı adam, ki kalmayacaktı da, fakat dakika hesabıyla, eylemin arasından sıyrılıp yolunda giderken, her zamanki bildik yolda bilmedik bir cümle "n'olur yardım edin bana". ananksim dedi adam ve durdu bir anda. yol mahşeri kalabalık, bağıran adam tek, bakan kişi sayısı sıfır. aylar evvelinden bir tavsiye çınladı kulaklarda "ihtiyacı olanlara bir 5-10 lira verseniz sizden bir şey gitmez". adamın sesi acıyla yüklüydü, adam buna karşılıksız kalamazdı. tek sorunu kalabalık arasında bu parayı ona nasıl verirdi, onu da aşmanın yolunu buldu. dün akşam alkollüyken yolda bulduğu paranın adresi belliydi. adama parayı verdi, cevap yıktı. "hepsini mi?" varlığından eskaza haberdar olunan birim o adam için "hepsi mi?" idi, adamın gözleri doldu. sözü vardı kadına, sigara içmemeleri lazımdı. almadı. ama adam orada ağladı.
*
saatler saatleri kovaladı. hayat akarken çöp kutusuna nazır fotoğraf çekecekti adam, cesaret edemedi. bir sonraki sefer, mutlaka dedi. oysaki dün akşamdan kalan fotoğrafları düşünerek neden yapmadığını sorgulamaktan alamamıştı kendisini. ama adam buydu işte, korkuyordu belki de. çöpkutusu "süper bir yer"di ama insanın orada "götü donar"dı.
*
adam bokludere köprüsünde bir sigara yaktı, vay be. seneler sonra burada böyle duracağını söyleseler adam götüyle gülerdi. ilginç montun içinden bir bira çıkardı, sidik kıvamında. "en kısa zamanda tekrarlamak üzere" diye geçirdi içinden. "nefret ettiğim topraklarda mutlu bir adam" diye düşündü, düşman topraklara göz gezdirdi.
*
uykuya dalarken aklında düşünceler dönüp durmaktaydı. ne ortalıkta güzel adamlar vardı, ne de tanrılar -what if there is a god of gods?- hatırlatan olursa bir akşam da bununla ilişkili bir şeyler yazabilir adam-. adam baktı ve güldü, o anda ne güzel adamlar-kadınlar eksikti ne de tanrılar. bulunduğu ve bulunacağı yerler güzeldi ve çirkindi, iyiydi ve kötüydü, azdı ve çoktu, çünkü orada olanlar yaşananların nasıl olacağına kanaat getirenler, orada olanlardı sadece.
*
devamında adam 8 saatte bir düşündü, "acaba mı?" , sonra "kesin!" dedi, kimi oldu kimi olmadı. hayat kendi temposunda vururken düşündü "lan acaba geçen haftaki kadar vuruyor muyum bu ite?" diye, unuttu ki, seneler önce vurmaya çalıştığı o it, kendisini azad edemeyeceğini bile bile ondan hızlı koşmaya, kendisi gibi sebep-sonuç ilişkisine girmeden seven o "it"lerle aynı yuvada yatıp, bu yargılardan kendini özgür bırakmıştı. sonra adam tekrar düşündü, sktir lan sabah oldu ve ben uyanamadım diye, devamında hayat yine uyardı, sabah olmadı, senin saatine daha 5 dakika var diye.
*
0245 , dedi elton john adama, az kaldı senin zamanına. adam bakabildiği ölçüde eve baktı. gülümsemedi bile. gülümseyeceği zamana daha 11 dakika vardı.
*
"thats why it is called sacrifice"

1 Sapan Eklenmiş Bu Saçmaya:

LÂL dedi ki...

02.45.. :) 11 dakika sonra?