akşam eşşek olduğuma kanaat getirdim. ingiliz bi arkadaşla avrupa geyiklerine girdikti efem. yok danimarkada buluşalım bir gün, içmek için çok güzel yerleri var, yok aslında brasov o kadar popüler olmasa bile kayak açısından bir çok yerden güzel, yunan adaları felaket güzel, sofyanın gece ortamı aman diyeyim konulur bir sürü geyiğe girdik. tabi benim popüler yahut gözde avrupa şehirleri ile ilgili bilgim yok, oralarda da brifing aldık, şuraya gidersen şöyle yapılır konulu. hoş gideceğim yok ama, bilgi bilgidir. zaten ben gittiğim hiçbir yerde ne aç kaldım ne açıkta, orası kibarların sorunu. sonra can alıcı sorular geldi tarafıma, türkiyede nerede tatil yapılır gibi mesela. ne bilsin ben. türkiyede bu sorunun sorulacağı son kişilerdenim her şekilde. şimdiye kadar en güneye indiğim yer kuşadası (didim oradan güneydeyse faulü bana yazın), o da tarih kadar eski. geçen yaz didime giderken otogarını gördüm, tanıyamadım bile. o derece yani. ee şey kem küm ettim tabi, rezil olduğumu gizlemeye yetmedi korkarım ki. ben tatil yapmayı beceremem ki, yapamadım öyle birşey bugüne kadar sıkça dedim ısrarla, o da bana "madem öyle lan ipne, ne bu iskeleden atlarken fotoğraflar, güneş gözlükleri, iskeleler, biralar" diye kontra vurdu. kalkamadım. diyemezsin ki 7 arkadaş tatile gittik, ben en sonuncusuydum, öylesine takıldım peşlerine, anlamam ben diye. sonra mevzu değişti, tabi içimde kaldı bu mevzu. hırs yaptım 1-0 yenik bitirmiycem bu işi. mevzuyu ingiltereye getirmem lazım ama nası. o arada gerrard kodu reale, hah dedim tuttum şimdi ensekökünden. ne koydu lan gerrard dedim, ben manu taraftarıyım, beter olsun dedi. olsun, tuzağa yaklaştı bir kere. dedim bir sonraki sezon başında ben geleyim ingiltereye, beni manu maçına götür (halbüseki nefret ederim itooluitlerden, çelsiden daha nefret ederim ama) iyi olur yaparız ederiz filan dedi. dedim ingiltereye ben daha önce hiç gelmedi, bilmez yol iz. hitrov-mençıstır arasını gelirim ama, sonrası sana kalır ihale, sen gezdirmek durumundasın, sen olmadığın zamanlar ben kaybolmaya çalışırım diye. şööledir bööledir anlatıyo, oraya puba gideriz buraya dansa gideriz (ha ha ha çok anlarım ya dans etmekten, kılaba da kafam giresice) he he diye dinliyor gariban. sonra ölümcül darbeyi vurdum.
stonenç ne tarafta kalıyo lan mençıstıra görededim. ee ıı şeyler başladı tabi ecnebicede :) haha, şimdi sıçtım gagana dedim içimden. kuzey şu bu derken bastım topa, oraya da götürürsün artık beni diye, ingilterede en merak ettiğim yerdir dedim. belki biraz da hadrian's wall, ama öncelik stonençte diye başladım boston celtics gibi tam saha prese. nefes alacak fırsat vermedim karşı tarafa sayın okuyucu, gurur duy benimle. bayılttım yeminnen. ben hiç gitmedim bilmem oraları falan demeye başlayınca tamam dedim, skor berabere, deplasmanda alkış alacak oyun sergiledim, taraftar benim yanımda, yazıktır vurma daha fazla :) "hadi şimdi git anan donunu bağlasın" tavırlarıyla sıkıştırdım tabi tavlayı koltuğunun altına, git bi gez oraları öğren sonra bana gezdireceksin diye. nah gezdirir, nereden bilecek. biri gelip bana dese ki pamukkale, peribacakarı, travertenler "o ne lan?" derim en fazla, işim yok da oraya mı gidicem bir de. çok meraklıysan git gör hesabı. bu minvalde o da aynını yapar.
*
ama şöyle bir düşün okuyan kişi, şu gariban, eylül ekim gibi gitmiş ingiltereye, sittiretmiş mençıstırı pabı, vurmuş çantasını sırtına, ver elini stonehenge. denk gelse, şöyle de bir şişe "macallan cask strength" kaptırmış olsa, yere saygısından sigara bile içmese 91 kişisi, orada bir taşa sırtını dayasa, kapasa gözlerini hayallere dalsa. merlin gelse büyülerini yapsa, taşlar topraktan şekillense, ceinwyn gelse, güzelliği her yeri büyülese. arthur'u görsem atının üstünde, excalibur'u çekmiş, altın işlemeli çelik zırhının içinde. sonra derfel cadarn'ı görsem; büyük komutanı arthur, sevgili eşi ceinwyn ve tüm silah arkadaşları o kayığın içindeyken "ben savaş lorduyum, ve askerlerime öteki dünyada liderlik etmek için onlarla ölmek zorundayım" diye bağırsa, kayık gitse, ceinwyn el sallasa, arthur onaylar gibi kafa sallasa, bana baksa derfel, gel dese, ben de elime geçirdiğim ilk silahla onun yanında saf tutsam. sonra biz gitsek. aslında hiç olmamış olsak. kimse bizi hatırlamasa. ve ben bunları sadece hayal ederken bile gözlerim dolmasa. hayaller, hayaller.
9 Sapan Eklenmiş Bu Saçmaya:
şu son paragraf gibicesine biraz daha biraz daha yazsana, bende kendimden geçeyim şööle bi prenses edasıyla askerlerimin ardından bakarken =)
bu gazı bana evde alkollüyken vermeniz lazım :) neden derseniz, ağlak bi salak olmamama rağmen, ben ne zaman böyle bir derfel, arthur gazına gelsem, bildiğin ağlayacak gibi oluyorum. ofis ortasında gözlerden yaş inerse, fena. ama evde, 2 de kelt şarkısı koyarım fona, hem ağlar hem yazarım :)
Tamam efenim, mesai saatleri bitiminde tekrardan yazarız madem =)
PS:yanlış kullanıcı adı ilen yazmışım önceki yorumu, o yüzden silmek icap etti, kusura kalmayınız.
nedemek efem, yorum sizin :) istediğiniz gibin yazarsınız da silersiniz de :)
sıkı çalışıyorsunuz bu aralar 91 bey, günde 2 yazı yorar sizi yahu :P
siz okuyacağım deyin efem, varsa şu boş kafanın içinde birşeyler, üç de yazarım :)
severek okuyoruz sizi 91 bey :)
teveccühünüz efenim.
küçük bir ilham size :)
Yorum Gönder