efem hörmetler. karmakarışık birşeyler çiziktirmek için toplandım monitör başında. oysaki çok işim var bugün ve o kadar neşeliyim ki hepsini bugün yapmaya karar verdim. ne iğrenç di mi? aslında onları en kısa zamanda yapmak benim sorumluluğum, yetkim ve görevim dahilinde, fakat ben moralim bozukken bunları yapmıyorum. iğrenç bir insan profili çizmek istemem ama, gülümsemeden olmuyor benim hayatımda herhangi birşey. somurttuğumda her şey çok yavaş kalıyor. olmuyor işte. genelde somurttuğumdandır hayatımda hiçbir değişiklik olmaması, bir gülsem, ah bir uzun süre gülsem ben neler yapacağım belli değil :)
*
efem cuma akşamı çok hiperaktifti benim için. öncelikle bir halısaha maçım var dillere destan. futbol fukarası beni adam etmeye çalıştılar, hoş da oldu :) efem sağbek oldum, gönülden yapıyorum bu işi. 1900-2000 arasında sahadaydık, hoş bir galibiyet oldu. belini sakatladığım ve kaburgalarını incittiğim arkadaşlara tanrıdan rahmet ... :P hehe, ne yapayım, sert oynuyoruz erkek oyunu dediler. işyerinde insanlar kararsız. terminatör ile alman panzeri arasında gidip geliyorlar. ben kısaca "hayvan deseniz?" dedim kabul etmediler. elden gelen bir şey yok.
*
Gaassaray'ın galibiyetini kadıköyde izleyebildik, şık bir salata ve limitsiz bira eşliğinde. devamında ise çok sevdiğim bir arkadaşla moda sahiline geçtik. benden bir coder yaratma isteğinde kendisi, kod yazmaya başlıyorum ahali, rezil olacağımın resmidir ama denemekten zarargelmez. sabah 0300e kadar moda sahildeydik, o sıcak vücuda bu rüzgarı vurdurunca neler olacağını düşünmeden. hoş hakikaten bir hayvanlık olduğu için bünyede, bir numara olmadı. sadece birkaç tutulma, hepsi o. mariaççi bira da bira gibi değil, o yüzden çok içiliyormuş. sevmedim çok :(
*
haftasonu çok somurttum, hep evdeydim. cumartesi sabah piespi faciasından sonra birkaç bira, ve çokça müzik dinledim. abbio kişisi cuma akşamından alkolü fazla kaçırınca (zıkkım içesice, evlat olsa sevilmez) cumartesi planı programı iptal oldu, hoş zaten bende de çıkmaya dair bir istek yoktu. efem nicedir yapmak istediğim film işlerine girdim ben de, ilk olaraktan "i spit on your grave"i izledim. efem 78 yapımı film, aynı yaştayız. ben doğarken insanlar ne sayko filmler çekmiş, takdir ettim. efem filmimizin konusu bir yazar abla odaklı. güzel hanım kızımız tenha bir kasabaya, hikayesini yazmaya/tamamlamaya gider. ve hain kader ağlarını örmüştür, 4 tane denyonun ardışık tecavüzüne uğrar. sonrasını filmin adından anlayabilmek mümkün :) takdir ettim ablayı, sanat yaptı. tüm bunlar yaşanırken La Loba hanfendiciim rutin aralıklarla "hala bıraktığım yerdesin" mesajları gönderdi, ve ben ısrarla bir bidon gibi bilgisayar başında oturdum :)
*
sonra pazar eve birşeyler yapmalıyım diye fırladım yataktan. bir ara benzin döküp yakmayı düşündüysem de yapmadım. abbio kişisini arayıp "ikeaya gidelim lan, bişeyler alıp evi değiştiresim var" diyecekken, midesini üşütmüş (yavrııım kıyamam seviyorum lan seni) buzağıya anca "geçmiş olsun müdür, birşey lazımsa söyle" diyebildim. ben de elden geldiğince, efem sen de çamaşır ben de bulaşık, o desin topla, bu desin sil, şu desin süpür, allaaaaaaaaah :) efem ailenizin hamarat ev erkeği 91 evde bir tazmanya canavarı zerafetiyle dolandı, herşey birbirine girdi ama sanırım sonunda her şey düzgündü :) yani tamam ev o kadar temiz değil ama en azından toplu ve hiç çamaşır bulaşık yok. insanlık için küçük ama benim için şık bir adım. sonra tekrar oturdum efem bilgisayarın başına, ilk durağımız "Red Baron" efem von richtofen güzel adammış zamanında. bu kadar genç olduğunu bilmiyordum ama, savaş insanları genç tutmaz, sanmıyorum. çok hoşuma gitti film, izlemeyenleriniz vardır diye yazmıyorum ama, içindeki iki replik soluğumu kesti resmen. "i wont stand here and wait to get killed, i have wings" ve "you are my greatest victory". büyüksün, mezarını ziyarete gitmek isterim bir gün. sonra biraz soluklandım, nicedir elimin gitmediği filmi taktım. "Phantom of the Opera". Bir kadın ancak bu kadar güzel olabilir, bir adam ancak bu kadar gizemli olabilir, ve bunların hepsini müzik sağlayabilirdi zaten. Resmen hüngür foşurt ağladım Phantom of the Operayı söylerlerken. zaten sonuna kadar sabredemedim de. kapattım çünkü nabzım sanırım 180 civarına çıkmıştı, ölmeyeyim dedim durduk yere. sonrası yine bilindik şeyler. boktan insan boktan hayatına geri döner, perde zaten çoktan kapanmış, belki de hiç açılmamıştır. bu arada bana hiç uymayacak şekilde bir kardiyo programı üstünde çalışıyorum, boks antremanlarından bile beter duruyor şu anda. baktınız gördünüz 2 hafta birşey yazmadım, artık bi küfredersiniz arkamdan efem :)
8 Sapan Eklenmiş Bu Saçmaya:
ölme yahu.
nerde bende o şans? :)
mazoşistsin yavrucummmm :)))
bu arada ben de az hayvan değilmişim...bozuk sütle yapılan çorbayı içtim domuz gibiyim...nassın diyenlere dipçik gibiyim diorum...:Ppp
dik sert ve bükülmez...nası yanii?
fi$h; o şarkıya değmez mi be. keşke sesim güzel olsa da söyleyebilsem.
bozuk çorba candır, aç durmaktansa aslan markadır bilakis. ben bu gün öğleni nasıl bekledim anlatamam. bildiğin açtım yahu. dipçik derken? allah muhafaza. :P
ayrıca merak ettim i spit on your grave'i. izlemediydimdimm
ya açıkçası eski bi film, sanatsal olarak da ço kbir değer taşıdığını düşünmüyorum. fakat kadının sayko yaklaşımlarına bayılan ve okuduğu her tecavüz haberinde 1500 küfreden bana hoş geldi :) garip işte.
Bidon gibi demek...
Saçını yolacağım kararlıyım.
Cımbızım nerde?
imdaaaaakkk adam tehdit ediyollar, yolacaklaaarr.
Yorum Gönder