günlük saçmalama kotamı doldurmak üzere yine oturdum koltuğuma. ne kadar süper bir durum anlatamam. dün gün içinde yine anlamsız anlamsız düşüncelere garkoldum ki, hakikaten civatalarım gevşeme evresini geçmiş kanaatine vardım. bilenler bilir efenim, benim hatta bizim serhat geyiklerimizi. ben bunu bir kademe ileri taşıyıp, kendime serhat diye bir arkadaş yarattım evde, arkadaş arasında, alkol almaya başladıktan sonra serhat geyikleri dönüyordu. hatta msnde gayet komik bir şekilde samimiyetin bokunu çıkardığım arkadaşlara atıp tutup, ertesi gün "ben msni açık unutmuşum, serhat yazmıştır sana onları ben uyuyordum" gibi geyiklerle "serhat is alive" "serhat for president" gibi bir durum oluşturmuştum. geçen akşam laf lafı açarken, farkettim ki, utku ve 91 arasında da böyle bir açılım var gibi. adım adım şizoya bağlıyorum durumu, ve bunu safha safha takip etmek çok eğlenceli. bu aralar kendi kendime olan düşünme mesaimi "utku ile 91 arasındaki 7 farkı bul bakiim" başlığına adadım. hoş emin de değilim o kadar fark var mı aramızda diye. bu bağlamda not düşmek isterseniz, 91 şööle-bööle diye (şööle bööle derken yannış annaşılma olmasın, kızarım :P ) ben de gözüken 91'i utkuyla sizin de yardımlarınızla daha rahat kıyaslayabilirim. ilk tespitim ise 91 daha katı, utku biraz daha duygusal gibi. daha başındayım ama yolun, illaki çıkar birşeyler. fazla kafa ütülemeyeyim. :)
*
ikinci kısım ise, Kelebeğin Ömrü'nden bir mim gelmiş, alışık olmadığım bir durum, ama elimden geldiğince cevap vermeye çalışayım. ben çocukken;
- Legolarım vardı bir sürü, yaratıcı tarafım onların sayesinde bile gelişmemiş malesef, hala odunum.
- 5 yaşındayken dakikada 130 küsür kelime okuyabiliyormuşum, bu yüzden ilkokul 3e kadar eğitim-öğretim olayı benim için çok sıkıcıydı. sonra da aklım başıma geldi, doktoraya kadar her aşamasında sıkıldım okul denilen şeyden.
- karanlıktan korkardım, sapıkça denemelerle bunu aştım. ama hala zifiri karanlıkta yalnız olmaktan hoşlanmam. bir nev'i huzursuz olma durumu yapar bende.
- erik ağacından 2 defa beyin üstü yere çakıldım. gerzekliğimin temelini atan nokta olarak hep orası gelir aklıma. hoş aynı ağacın aynı dalından iki defa düşebilen bi salak için, "düştüm de öyle gerzek oldum, yoksa ben var ya, aynştayndım oluum" demek biraz abes olabilir. takdir kamuoyunun :P
- çok sessiz sakindim liseye kadar, haşarı bir çocuk olamadım. hatta bir araba dolusu dayak da yedim. ne zaman kafama dank etti "çocuum sen de bir nev'i hayvansın, o sana vuranları haşat edebilme potansiyelin var" diye, denklemin edilgen tarafından etken tarafına geçtim :) ama hala nadiren de olsa dayak yerim :P eski alışkanlıklar kolay unutulmuyor.
- küçükken hiç müzik dinlemezdim, klasik müzik o da belki. şu andaki coşkumu bon jovi - new jersey, madonna - like a prayer, manowar - fighting the world ve kings of metal albümlerine borçluyum.
- Galatasaray Lisesini kazanamadım küçüken, Galatasaray takımına karşı yüzmeyi reddettiğim için yüzme lisansımı yırttılar, Galatasaray'ın 14 yıl aradan sonra şampiyon olduğu maçında ilk defa polisten jop yedim (9-10 yaşındaydım lan o zamanlar, nasıl kıydın), el kadarken bile çok sevdim.
- uzun lafın kısası, mutlu ve huzurlu bir çocuktum, sevgi dolu bir çocukluk geçirdim. ilk kırılmamdan sonra ise çoğunu reddettim. ondandır herhalde en ufak bir şekilde sevildiğimi hissetsem elim ayağıma dolanır, mutlu olurum.
*
yazsam daha binbeşyüz madde yazarım da, devamında sıkıcı detaylar düşer, üzülürüm kendi kendime. efem eğer yazmak isterler ise; feykenciiil, La Loba, ve Miss Parilda'ya atıyorum topu. sevgi, saygi, hormet, ufak raki, buyuk melankoli, 91.
3 Sapan Eklenmiş Bu Saçmaya:
bunu da not düşmeden duramadım, ilk albümüm de MFÖ'nün Ele Güne Karşı'sıdır. O albüm hüzünle tanıştırmıştır ufacık bir çocuğu. Ne şarkılar var o albümde bea, hala durur evde, hoş, bir kasetçalarım yok, ama albüm kapağını izlemesi bile güzel bir şişe şarabı içirtir.
guzel bir mimmis. yazacagimdir.
yaa süpersin sevindim yazmana ...
Yazmıcak gibi gedin bana ama beni şaşırttım saol şekerimmmm
Yorum Gönder