sinüs eğrisi

hayatım orjin noktasında başlayıp artı sonsuza yahut eksi sonsuza giden bir sinüs eğrisine benziyor lan. bugün bunu farkettim ben. tabi kontağı nerede kapatacağımızı bilmediğimizden, x ekseni üstünde biteceğini savunamayız ama, x eksenini kestiği noktada; artık 1. yahut 4. kısmından gelmesini çok da önemli görmeyerek, "tamam abi buraya kadarmış, kees" diye bir yönetmen edasıyla noktalamak çok şık olur diye düşünmekteyim. vallahi yapıyorum bunu. 1'den geliyorsa eğri, beterin beteri var denmesi, 4'ten geliyorsa oh bin tane musibeti atlattık, tekrarı olmasın denmesi ideal olabilir. çıta ne kadar yukarı konursa, üstünden atlaması o kadar zor olacaktır. sergei bubka değilseniz tabi, ki korkarım değilsiniz. bunu benden duymanızı istemezdim ama, gerçekler işte. kaçışı yok.bu ulu tespitime, kendi âli hayatımdan kesitlere bakarak ve bunları bir zaman skalasında değerlendirerek vardım. yahu bir süre iyi gitse her şey, azalan yahut artan ivmeyle, hemen akabinde biri yahut birşey çıkıp "hassittir"i basıyor, allah razı olsun. ondan sonra yaklaşık olarak aynı periyotta bir bokluk, bir buhran, bir saçmalık dönemi çıkıyor. sonra yine o birileri yahut birşeyler, yırtık dondan çıkarmış gibi çıkıp "ah canııım, pışpışpış" yaparak ivmeyi tekrar yukarı çeviriyor. sonra tekrar kötüye, sonra tekrar iyiye derken bir bakmışsınız ölüyorsunuz. kendi kuyruğunun peşinde koşturan köpekler gibi, yapılan her şeyin neticesi orjinden ne kadar uzaklaştığınızla ve nerede bittiğiyle ölçülüyor. burada x ekseni zamanı temsil ederken, y ekseni de göreceli mutluluğu temsil ediyor.
0
göreceli derken, hayatımın en mutlu anlarını ele alayım mesela, kare kare gidelim. misal geçen sene haziran, elimde biram, didimde medusanın iskelesinde oturuyorum. bu bir. biriktirdiğim paralarla aldığım bilgisayarımı eve kurduğum an. bu iki. çook şeker bir hanım kızla tanışıp, beraber geçirilen bir süre. bu üç. dördü kastım bulamadım. hemen bunu alıp, atıyorum benden üç kat daha düzgün, yakışıklı, zeki, zengin, kıvır, zıvır bir adamın skalasına yerleştiriyoruz. bizim canavar tatil herif için çok sıradan olacaktır, çünkü arkadaş yaz tatilini muhtemelen ibizada, karayiplerde yapmıştır. bilgisayarı saymıyorum bile, benim 1300 dolara aldığım makina, muhtemelen onun 4000euroluk vaio'sunun yanında (bak desktop makina yazmadım özellikle laptop yazdım, desktopa girersek daha çok ezilirim korkusundan) ossuruk gibi kalacaktır. hanım kızımız kısmında sçabilir, çünkü onun etrafında benim tanıştığım hanım kızdan yüzlerce olabilir, ama benim tanıştığım gibi olamaz. baktığınız vakit göreceli olarak o kulvarda da bana çocuğu koymuştur. yani benim hayatımın son döneminin en mutlu anları, herif için vız gelip tırıs gidecek anlardandır. aynısın geçen gün tanıştığım şarapçı hamit abinin hayatına koyarsan eğer, hamit abi hayatında öyle bir tatil yapmış mıdır mualllakta, yapma ihtimali var mıdır derseniz en fazla üsküdar sahilinden denize düşmek suretiyle deniz yüzü görür. bilgisayar deseniz, benim bilgisayara verdiğim meblağ onun hayat boyu içeceği şarapların toplamı edebilir, hoş zaten hamit abi bilgisayar kullanmayı da bilmez muhtemelen, bilgisayar onun için bir şey ifade etmez. hanım kız mevzuunda ise, o hanım kızımız hamit abinin yanından geçerken hamit abiye boka bakar gibi bakmaz, insandır, ama hamit abi muhtemelen onun yanına gidip "merhaba" dese, hatun kişi kaçarcasına uzaklaşır olay mahallinden. hamit abinin o hanım kızımızla bir kahve içebilmesi imkansıza yakındır, hatta imkansızın kendisidir.
0
yani sözün özü şudur ki, hayat dahilinde, maddiyatı ortadan kaldırsak bile, yaşadığımız ve bizim için çok değerli, çok anlamlı olan şeyler, başkaları için vız gelip tırıs gidebilir. bu noktada ise, e arkadaş, madem biz bu göreceli şeyler için neden kıçımızı yırtıyoruz, yahut neden etrafımızdakileri kırabiliyoruz ki zaman zaman? bazen oturup düşünmek, iki soluk almak, topa basmak, işte adı neyse onu yapmak lazım. baktın gördün yok bir sorun sıkıntı, koy kafayı karşındakinin burnuna, oooh mis.
0
hayatımdaki insanları sınıflandırırdım genelde. "bunu çok seviyorum", "buna uyuzum", "bunna ne rakı içilir be", "bu var ya çok kafa bi insan" gibi yüzbin tane gereksiz klasör vardı beynimde. bugün süper attı kafamın tası. topunu sildim. sevdiğim ve sevmediğim insanlar olarak ikiye bile ayırmıyorum artık. 2 klasör yetermiş ve ben bunu, neredeyse 31 yaşıma girerken anladım. iki basit klasör efenim. "şu anda yanında olmak istediklerim" ve "şu anda yanında olmak istemediklerim" olarak. yanında o an itibariyle huzurlu olacağım insan için fizana gider, huzurumu bozup da yanımda olan insanı mancınıkla fizana gönderebilir bir ruh hali içindeyim. içimde bir yerlerde de, doğru kararı verdiğimi biliyorum. yanında olmak istediğim kişi ve kişiler, umuyorum telefonumu bu saatten sonra daha efektif kullanıp, sizleri daha sık aramayı hayal ediyorum. aramadığım için kırılıp beni sildiyseniz de canınız sağolsun, n'apalım bir başka sefere, bir başka hayatta deneriz şansımızı.
0
beni bu kararı alacak ruh haline iten kişilere ise sevgilerimi yolluyorum. bir haber verme tenezzülünde dahil bulunmadan beni hayatınızdan çıkarttığınız için sağolun, çetrefilli veda sahnelerinden oldum olası hoşlanmadım zaten. burayı okursunuz, okumazsınız bilemem, ayrıca da umrumda değil, ama şöyle bir şeyi not düşmem lazım ki, yarın öbür gün referans gösterebileyim. lütfen bir daha ne telefon ne mail ne de posta güvercini ile irtibata geçmeyelim efenim. duman işareti olabilir, becerebilirseniz :) ben rutin olarak balkonumu yakıyorum, aynen cevap göderebilirim size. olası kontağa geçme, iletişme irtibatlaşma durumları, tarafımdan gülerek, tarafınızdan ise kırılarak sonuçlanması muhtemel girişimler olacaktır. ben kendim şahsen ( :P ) bu gibi itiş-kakıştan hoşlanırım, fakat sizin hoşlanmadığınızı tahmin ediyorum. ama sonuçta kişi kararlarını kendi verir, kaşınana da kutup ayısı bağdattan gelir.
0
bu yazı yaklaşık olarak bir saatimi aldı mesai dahilinde, bu da bana fitil fitil iş sonrasında burada kalma yollarını gösteriyor ama her saniyesine değerdi. yıhyıh. yapımda ve yayında emeği geçen bana teşekkür ederim ben olaraktan. sırf şu kadar saçmalayabildiğim için kendime yemek ısmarliycam. hatta kömür bulabilirsem dönüş yolunda mangal yapıcam akşam akşam. hadi yine iyisin len allahsıııız, bendensin bu gün :)

2 Sapan Eklenmiş Bu Saçmaya:

La Loba dedi ki...

Gece vakti ne yazıyorsun olum böyle şeyler? Pardon gece vakti yazmamışsın ama ben gece vakti okuduğum için sana kızma hakkını elde ettiğimi düşünüyorum.
Ne diyeyim abi ben de aynı şeyleri düşünüyorum. Salla gitsin.
O 'Yıh yıh' bana ait bu arada yıhyıh.

91 dedi ki...

sen diyorsan doğrudur anacım ne diyeyim, etiket düşerim bir daha gece okuması zararlı olabilir diye :)
herkesin rahvan gitme özgürlüğü var hayatta, en başta benim.

yıhyıh (c) kopirayt filan sen işte.