artık şehir efsanelerini takip etmeye ve doğrularını yanlışlarını izlemeye karar verdim. ilk durağım da kabus gören adama söylenen "kıçın açık kalmış oolum" adlı güzide eserdi. acaba ne kadar doğru ola ki? diye düştük yola. hoş, daha doğrusu yatağa. camı çerçeveyi açsam ev daha çok ısınacağı için kapattım dört bir yanı, bastım klimayı cayır cayır. salon 19 derece gösterdiğinde herhalde yatak odası 20-21 arasındadır herhalde. efenim afbuyrunuz yaz kış sonbahar kış kutuplarda buzullarda bu çocuk boxerla yatar. rahatsız ediyor farklısı. kışın kafama kapşonlu bir sweat geçirebiliyorum aslında sırf saçlar ıslak yatıp sinüziti azdırmayayım diye ama, artık saçlar da 3-6 numarada sabitlendiği için o derdim de kalmadı. neyse konuya dönelim. vurduk yorgana tekmenin hasını, havaya girmek adına bastım warlord chronicles'ı, çok hoş bir havada kıvrıldım uyudum. efem önce çok sevdiğim bi arkadaşımın tipini değişik gördüm. piriz hanım kızımız yaklaşık 168cm, sarışın uzun saçlı bir abladır. fekat rüyamda kendisi yaklaşık 180cm matilda gibi küt siyah saçlıydı. "lan piriz bu ne hal" dedim, ama cevap vermedi. biz de piriz, mert ve ben olarak yolda yürüyorduk. bir kalabalık bir arbede, herifler bizi sıkıştırmaya çalışırken aradan sıyrıldık fekat mert bey coştu, kalabalığın arasına daldı. ona buna yapıştırıyor yumruğu. ulan kıçımın açıklığı orda bastı herhalde. "yahu durun 'noluyor" derken arkadan biri bir yerleştirdi ki yumruk mu tekme mi artık neyse, ben iki seksen yerde açtım gözümü. e tabi iki seksen yerde açıcam, uyuyorum. at değiliz ki ayakta uyuyalım. öyle bir sinir, öyle bir hırsla fırladım ki yataktan, gözümden yaş geliyor, nasıl yaparım böyle bir kerizliği diye. iki patlattım duvara da nefes alabildim. sonra tekrar devirip yat tabi. bu sefer yorganı çektim üstüme. aman allahım o ne kadar güzel bir sinema, bunun yanında ne kadar güzel bir hanım kızımız. nasıl tanıştık muamma. ama hanım kızımız ailecek intikal etmiş sinemaya, bu gariban bir başına. böyle "elleri ellerimeee, gözleri gözlerimeeee" modeli duman dumana gidiyor ortalık, fona şarkı bile koymuş alt bilinç. tosunum benim. filmin devre arasında başbaşa durduktan sonra ikinci yarısını da beraber izledik. film bittikten sonra bir çıktık dışarı ki ana baba günü. yeminnen maç çıkışları halt etsin. ister istemez aramıza insanlar girdi, lan uzaklaşıyoruz sevdiceğimle. allahtan ebeveynleri yanında. lan kazık kadar hatun ebeveyn ne ola ki diye düşünürken "assktir" patlayıverdi kafamda. ulan değil numarasını, adını bile bilmiyorum kızın. sadece mel'ül mel'ül bakışmışız, hepsi o. cüzdanıma yıllar sonra kartımdan koymuştum geçen haftalarda. onu rüyaya transfer etmem akıllıca olmuş. içimdeki halk kahramanı hulk'ı ortaya çıkarmak için bundan başka bahaneye ihtiyacım yok tabiki. kalabalığı yara yara geçiyorum, alaaaahhh, abla beni arıyor korkmuş gözlerle, bir göz teması, ablanın arabası hareket ediyor, ben cama tutunup bana uzattığı eline kartımı uzatıyorum, alıyor. sonrası bir bakışma daha ve flashforward. sanki bi tatil beldesi bi yer, deniz yok ama. bankta oturuyorum asvalt bir yol kenarında. tugger+gömlek modeli, sandalet bile yok. bir cintoniktazenaneontherocks içiyorum ki, fondaki "if you are going to san fransisco, be sure to wear some flowers in your hair" da neyin nesi diye düşündürmüyor. bir anda o abla çıkıyor ortaya. o da bana kartını veriyor. yine bakışıyoruz. kesin benim öküzgillerden olduğumu anladı kız, sadece bakıyor diyorum. halbuki yanlış anlamış, tren taklidi yapıp, yavaş yavaş uzaklaşması gerekiyor normalde. ama sanıldığı kadar öküz olmayan abla tam bendenize doğru hamle yapacakken, ipneler ipnesi telefonum sabah beni özellikle gıcık etmesi için "utanır insan bu kadar da güzel olunur mu" diye giriyor devreye. saat 0644. 91 için efkar vakti :) o rüya orda kesilir mi lan ipne telefon, seni satıp ayfon alsam yeri var, ihanettir lan bu. aylardır gördüğüm tek mutlu rüyayı "utanır insan" diye kesen ipneye ise sadece şunu diyebiliyorum, boşol boşol boşol, "beat it" koydum uyanma melodisi olarak, moonwalk yaparak çıkıcam yataktan.
*
bu dersten çıkan sonuç ise, soğuk ortamda (kıç açık tabir ettiğimiz) uyunduğunda korku ve şiddet ögeleri var iken, sıcak ortamlarda (ört ört) daha romantik, daha duygusal ögeler hakim. deney çok NŞA olmadı aslında, yatarken ayıktım. ama sarroşken çok az rüya görüyorum. o sayılmayabilirdi. yorganlarınızı yakınız efem. sizi olmayacak hayallere sürüklerler. kafaya göre gecenin sidikli saatlerini "before sunrise"a çevirmeye çalışırlar ki, olmaz. sonra sabah kalkınca vay anasını hissiyatını adamın böğrüne böğrüne vurup, bir bira açtırıp, bir sigara yaktırırlar.
*
tuba önal diye bi abla şarkı söylüyordu bir aralar, güzel de söylüyordu. ay lov yuuğ beeybiiğ en ifits kuaydolraaayd ay niid yu beeeybiiiğ tu wormelonliinaaayt aylovyuğ beeeybiiiğ trastinmiiiğ venayseeeeeyyy melodisiyle hepberaber efenim;
gelmezsen gelme
unutulmayan hangi acı var ki
eski bir hatıra olursun sen de
zamanı gelince
gelmezsen gelme
sabah olmayan hangi gece var ki
zamanı gelince yeni bir aşkla
baştan başlar her şey
*
sabahlar olmasın.
0 Sapan Eklenmiş Bu Saçmaya:
Yorum Gönder