dans ediyordu. kaç dakika olmuştu acaba? On beş dakika? yarım saat? müzik sürdükçe o da dans ediyordu. gözleri kapalıydı nicedir, ama figürleri kusursuzdu. hareketleri o kadar ahenkliydi ki, terlememişti bile. şarabını bitirmişti dans ederken. neredeyse koca bir şişe. ve dansını kesmemişti bile. ne ara almış olabilirdi ki şişesini, nereye bırakmıştı hem? hipnotize olmuş gibi bakıyordu önündeki olaya. güney tarafında kalmaları lazımdı, ama tutturmuştu işte "kuzeyde bildiğim çok bakir çok güzel bir plaj var" diye. üşenmemiş, onca yakacağı da taşımışlardı. ama deli gibi poyraz esiyordu işte. "al sana kuzeyde bildiğin güzel, bakir, in cin top oynayan, güzel kumsal." diye düşündü. o hala dans ediyordu. rüzgar saçlarını da kıyafeti gibi savuruyordu. birden ağzında bir sigara da belirmişti, yanıyordu hem. "ulan, nasıl beceriyor şunu. yoksa ben salağa bağladım da fark etmiyor muyum?" aklında canlanan ilk şeydi. "siktiret"ti ve bir nefes daha aldı sigarasından, rüzgara kurban vermemek için itina ile avuç içinde siper yapıyordu. küçükken aileden sigarayı saklamanın verdiği antrenman işe yarıyordu işte böyle günlerde. gözü denize takıldı, köpüren dalgaların üzerinde kısmen ay ışığı yansıyordu. aklında bir anda "I thought you were the Moon and I was your Wolverine. Turns out you're the Trickster, and I'm just the fool who got played" repliği canlandı bir anda. ne de etkilenmişti o anda izlerken. tekrar dansa takıldı gözü. "hangimiz ay, hangimiz wolverine acaba" diye düşündü? "yoksa ikimizden biri trickster da olabilir mi?" ne olurdu bir an durup anlatsa hikayeyi ki? hoş, bilip bilmediği bile belirsizdi. muhtemelen hiç dikkatini bile çekmemişti onun. oysa gelse yanına, sıkıca bir sarılsa ve fısıldasa kulağına o hikayeyi. dalgalar, rüzgar hepsi sussa, sadece ay ışığı olsa diye içinden geçti bir anda. gözlerini kapattığında hepsi susuyordu, ve hikaye kendiliğinden geliyordu kulağına "You know why the moon is so lonely? Coz she used to have a lover. His name was Kuekuatsheu. They lived in the Spirit World together. And every night they'd wander the skies together. But one of the other spirits was jealous. The Trickster wanted the Moon for himself. So he told Kuekuatsheu that the Moon asked for flowers He told him to come to our world and pick her some wild roses, Kuekuatsheu didn't know that once you leave the Spirit World, you can never go back... (Now he's trapped here) Every night the Moon searches for him and every night he sees her in the sky and howls her name... but he can never touch her again..." sigarasından üst üste derin nefesler aldı, sonra müziğin hafiflemeye başladığını hissetti. döndüğünde dansı yavaşlamıştı, ama garip olan bir şeyler vardı. birden simsiyah bir çift kanat açıldı sırtından, şaşkınlık içersindeydi, o ise hiç şaşırmışa benzemiyordu. sanki o kanatlar onun için normal bir şeydi. "çok mu yorgunsun, uyu o zaman meleğim, uyu" duyduğu son sözlerdi. uyandığında gün aydınlanmaya başlamıştı. ne müzik, ne ateş, ne dans. siktir, ateşin külleri bile yoktu? hepsi rüya mıydı bunların, rüyaysa neden yatağında değil de kumsalda uyanmıştı? eline sıkıştırılmış bir notu fark etti. "çok derin uyuyordun, uyandıramadım. soğuktan uyuşana kadar başında bekledim ama hala uyanmıyorsun. lütfen bana kızma ama uyku tulumuna gidiyorum". çok fazla oluyordu, biliyordu, ama sorun değildi. uyku tulumunun yanındaki şişede hiç şarap kalmamıştı, etrafta ise şişe bile yoktu. ağzını deniz suyuyla çalkaladı o da. kum girmedik bir yeri yoktu herhalde, ama o bekleyebilirdi. ıslıkla bir melodi tutturup papatya toplamaya başladı. etraftaki beyaz tek çiçek oydu. hep daha çok sevmişti onları, ulaşılabilirler diye belki. bir yandan sigarasını içip bir yandan tek tek özenle seçti topladığı papatyaları. sigara bitene kadar zamanı vardı ne de olsa. ufak bir demet yapıp, birinin sapıyla bağladı demeti. tam uyku tulumunun yanına, uyanacağı zaman ilk gözlerini açtığında göreceği yere bıraktı. sigarasına rağmen hissedebiliyordu her yerinin tutulduğunu. rüzgar durmuştu. ne kötü. oysa ki rüzgar onun kanatlarını da dalgalandırabilirdi. denize doğru sıçrarken kanatlarının açık ve rüzgarda dalgalandığına yemin edebilirdi. ve suya daldı.
(özellikle şarkı sözü olmadan geçtim. ama illaki şarkı lazım ise Talamasca - Obsessive Dream eşliğinde okuyun. Yazı biter, şarkı bitmez, gözü kapayıp, suya atlayanın kaldığı yerden siz devam edin)
2 Sapan Eklenmiş Bu Saçmaya:
kelimelerinizi ozleyen birileri var. pek hos olmus bu deneme evet.
ben sebebini bilmediğim bir şeyden bana dargın olduğunuzu snaıyordum efem, o yüzden rahatsız etmemek adına sessizce gitmiştim. özlemenize gerek yok, biz buralardayız, bildiğiniz gibi.
Yorum Gönder