Karmakarışık

davranış şekilleri mi desem yoksa başka bir şey mi bilemedim adını ama, erkek milletinde arkadaşlarını camia içinde ibiş etmek için dayanılmaz bir istek var. ciddi konularda fena bir şekilde birbirinin arkasını kollamak, entrika çevirmek olmasa da, mevzubahis makara ise her yol mübah. kıbrısta bir arkadaşım vardı, o geldi aklıma sabah yolda yürürken. nicedir haber alamadım, iyi olduğunu ummaktan başka bir şansım yok malesef. bir sabah uyandık, beraber kalıyorduk onun evinde, benim eve gitmeye hep üşeniyorduk nedense, araba da yoktu. ne alakaysa bir filmden takışmış herhalde birbirimize sürekli "ağam" diye hitap ediyorduk. ağam açım, ağam markete gidelim alışverişe falan filan konulu geyikler döndü. markete girdik, öğrenciyiz tabi, şimdiki gibi cebimizde limiti arşa dayanan kartlar yahut harcayabileceğimizden daha çok para yok, bütçe fena kısıtlı, sürekli göz temasındayız ben şunu aldım ben bunu aldım gibilerinden ki mantara basmayalım diye. gol apayrı bir köşeden geldi, sabah beri telefonla sevgilisiyle konuşan "ağam"ın dili sürçtü, bana seslendi; "aşkım, kola alsana oradan 3-5 şişe". marketteki arkadaş şokta tabi, ben de germeden "alyim ağşkığm sen iste yeter zahmet olmasın sana ben taşıramm" gibi, öz be öz bir sarışın türkçesiyle cevap verdim. marketteki arkadaş dumurötesi, arkadaş hafif kızarmakla morarmak arasındayken tutamadım kendimi "öhihihiheheaha" diye yere düşmekten :) başka bir gün, okulun en cicili bicili kafesinden geçmek zorundayım bölümüme gitmek için, doğu akdenize yolu düşen varsa bilir, iletişimin kantini, kısa adını unuttum şu anda :) benim ne işim olur öyle kafede, orası güzel güzel giyinip etrafa hoş tebessümler atan güzel bayanlar ve yakışıklı bayların yeri. ben bildiğin takoz kontenjanında olunca, yollarımız kesişmedi. ne acı lan :) aralık yahut ocak olması lazım, benim gibi kutup hayvanını kıbrısa yollarlarsa olacaklar anca böyle tezahür eder, ben sandalet/şort/sweat şeklinde okuldayım, millet uzaylı görmüş gibi bakıyor. o kısa yolu kullanıp kafedekilerin tiksinen bakışları arasında bölüme koşarken, "ağam" gözüme ilişti. aslan gibi çocuk tabi, giyimine her zaman dikkat eder, yakışıklıdır, on numara adamdır. tek boktan tarafı benim gibi bir arkadaşı olması işte :) görünce aklımda şimşekler çaktı şimdi sıçtım ağzına diye. beni görüp "aa n'aber ağbi" tepkisi vermeden bütün insanların arasında ayaklarına atladım, tuttum bir paçasından "ağbi nolur vurma ağbi, vallahi yatmadı param yoksa ben hemen vermek istiyorum borcumu, n'olur dövme ağbiiii" diye bağırmaya başladım, tiyatrom da fena değildir hani, gözlerden birkaç damla yaşla destekli fena mizansen oldu. arkadaş şokta tabi, en cafcaflı kafede rezil olmak herkesin çok isteyeceği birşey değil. kulağıma sessizce söyledi, "ağzıma sıçtın lan hayvan herif tamam yeter" diye :) çok severdik ama birbirimizi, onun da attığı kapaklar vardır böyle, hep birbirimizi rezil eder, hep gülerdik. en son görüşme anında ağlıyorduk sadece, allahın siktirettiği ercan havaalanında. 9 sene olmuş. bir defa tesadüfen bahariyede karşılaştık. ailevi durumlardan dolayı yurtdışında yaşayacaktı bir süre. sevgilisi olacak hanım kızımız artık eşi olmuş, beni bulamadıklarından dolayı çağırmamışlar düğünlerine. yalan tabi, korktu pezevenk bu iti çağırırsam acaba kimbilir neler yapar diye :) yapmazdım valla. ben normal zamanları bok ederim gırgırına da, özel günleri etmem. edersem de canım sağolsun zaten, buna her şekilde değerim :)
*
kötü kalktım bu sabah, anlamlandıramadım daha ama hala suratım çok asık. bakma sen kullandığım binbeşyüz tane smiley'ye. akşam geç de yatmadım aslında, 0115 civarıydı. aklımdan izlediğim eski filmler geçti. ne alakaysa the rock'ta sean connery ile nicolas cage arasındaki bir replikte takıldım. tam hatırlamasam da replik başarılı bir replikti. alcatraz'a giriş esnasında cage, connery'e elinden gelenin en iyisini yapacağını söyler. connery de cage'e dönüp, "sadece başarısızlar elinden gelenin en iyisini yapar, gerçek adamlar okulun en güzel kızını alır" gibisinden bir cümle söyler. bunun üstüne cage aklından sevgilisini (yoksa eşi miydi?) geçirip "o okulun en güzel kızıydı" der. vardır illaki hatırlayanınız. güzel sahneydi vesselam. ama hüzünlü geldi bana. sabah da uyandığımda birkaç sayfa kitap okuyayım dedim. daha evvel en az on defa okuduğum kitaplardan birine el atıp, rastgele bir sayfa açtım. montolio debrouchee, drizzt do'urden'a hayat dersi vermektedir. "basit insanlar, basit şeyleri başarabilir. yakalayamayacağını bilsen de zıplayıp yıldızları tutmaya çalışmak basit şeyleri başarmaktan çok daha özeldir" der. altıbuçuk saat içinde iki defa böyle iki replik ne alaka ki havamı düşürdü sanırım. kendim arandım ama. tanrı şahidimdir ki hiçbir zaman ortalama şeyleri istemedim, istediğim şeyler için de hep ortalamanın çok üstünde şeyler yaptım. olup olmaması çok umrumda değil, ben en iyi atışımı yaptım hepsine. gerçekleşenler de oldu, gerçekleşmeyenler de oldu tabikide. hepsi şu anda olduğum adam olmama yardımcıydı. şu anda olduğum adam nasıl bir adam, değerlendiremiyorum ama, dünyaya bir teşekkür borcum var, biliyorum. ederim bir ara. unutmazsam.
*
hayat işte. aslında şöyle bir durum ki, tanrının çalışma metodlarını yargılamak bana düşmese de, çok hoşnut değilim. çok inançlı bir insan olmamanın kötü tarafı bu sanki. çakacağın sınavın en başında kağıdı verip, sınav süresini daha bir zibidi şeylerle geçirmek isteği. ama hakikaten, intiharın bir çözüm olduğunu düşünmedim hiç, en azından son 10-11 senede, düşünsem uygulayacak cesaretim var artık. hoş kolay yolu da var, bas pentotali damara, kendiliğinden öl. tıp ilmine teşekkür ederim beni bu çözüm yoluyla tanıştırdıkları için, kendi başıma pentotalle tanışmam birkaç ömür sürerdi sanırım :) sonrası teoloji. neden cehennem yangın yeri? her tarafta lavlar bilmemneler filan? neden böyle düşünülüyor ki? benim sıcaktan böylesi nefret etmem acaba ölüp yanma çekincesi mi? eğer öyleyse neden "normal" davranışlar içersine girip, kurallara uygun oynamıyorum? aslında sebebi çok basit. istediğimde her ne kadar kötü bir adam olsam da, özümde iyi bir kişi var, ve ben iyiliğe inanıyorum. frp lügatında herhalde chaotic-good ile neutral-good arasında gidip gelirim. hala ağlayabiliyorum. kasıtlı olarak canını yaktığım herkes daha önceden kasıtlı olarak canımı yakmış kişiler, daha tokat atana diğer yanağını dönecek olgunlukta değilim. bilakis o tokat attığı kolunu koparıp götüne sokacak hayvanlıktayım. ve beklentiler, üzülmemek için beklentiyi minimumda tutup, gerçekleşmeyince "acımadı kii acımadı kii" havasında yaklaşmak bile kurtarmıyor bazen, çünkü beklentinin ne kadar yüksek olduğunu, ne kadar fazlasını istediğini farkediyor insan. biraz mutluluk, biraz huzur. yok ananın amı. bunlar mı düşük beklenti? hayatta en zor şeyleri istiyorum, ve bunu biliyorum. onlar okulun en güzel kızı. ve kahretsin ki, okulun en güzel kızları hep hayatımda oldu. biri hariç. mutluluğun yahut huzurun da ikincisi olmasına izin vereceğimi sanan var ise, beni tanımıyor derim.
*
merhaba, utku ben. bu da benim hastalıklı iç dünyam. her dakika çalışan ve gerekli gereksiz her şeyi düşünen bir beyne sahip olmak ne kadar boktan bir şey bilir misiniz? neden genel itibariyle sorduğunuz her soruya anında bir cevabım var sanıyordunuz? aylar öncesinden ben o soruyu kendime sormuş olabilir miyim acaba? bir içki almaz mısınız? alamaz mısınız? haha tabi alamazsınız, çünkü kalmadı. hepsini içtim. evde şebnem abladan aldığım son şişe şarap haricinde hiçbirşey yok. o şarabı da paylaşamam, kusuruma bakmayın. başka bir mağlubiyetin şarabı o. onu içtiğimde "yine beceremedim" demek zorundayım sanki :)
*
benle vakit kaybetmeyin siz, dışarıda süratle akıp giden kocaman bir zaman var. onu yakalayın, ve hayata bir şans verin.
*
91 out.

9 Sapan Eklenmiş Bu Saçmaya:

fish dedi ki...

bu ne yaman çelişki anneeee...?

yaa utku tipik bir ikizler erkeki gibi davranmak zorunda mısın :Ppp

91 dedi ki...

ne çelişkimi gördün yine ya :) tamam dengesizim ama sıradanlığımı niye yüzüme vuruyorsun :( ağlicam yemin ediyorum ya.

efsa dedi ki...

Ben seni çok seviyorum biliyorsun dimi?

son 6 aydır hemen hemen her güne günaydınlaşarak başladık. Ve ben ileride yolda yürürken bir sabah aklına geliveren olmak istemiyorum tamam mı? :))) sakın oralara gidem falan deme.

onun dışında sende okulun en yakışıklı çocuklarından birisin. Her ne kadar sen ve ağam kelimesini pek bağdaştıramasam da :).

hem benim de aklıma kahvaltı yaparken kucağıma zıplayan kedi ile benimde zıplama telaşına düşmem aklıma geldi bak şimdi. allah ım ne gündü köpekler kediler, tırsmış bir ben, gülümseyen bir sen.:)

fish dedi ki...

yaaa dur ağlama....şimdi şöle kii aslında iyi olup da kötü olmaya çalışan mutlu olup da bezmiş durmak için yırtınan sevmeyip de katlanan sevip de kavuşmamak da ısrarlı olan ...bla bla bla daha bi ton çelişki sayabilrim şu yazında sana dair :))

ve hayata dair ne istediğini bilip de havalara bakıp ıslık çalarak anlamamazlıktan gelen biri ancak bir ikizler erkeki olabilir..

beni deli etme :Ppp

Damlo dedi ki...

valla bir sürü teşekkürüm olcak şimdi:
1.puntolar büyüdüğü için
2.tezahür kelimesini çok güsel bi şekilde kullandığın için
3.beni güldürdüğün için ve güsel yazdığın için

hehe :D

91 dedi ki...

@efsa; okulun en yakışıklı çocuklarından biri olmadı mhiç, olma çabam da yoktu zaten :) eldeki malzeme belli. ama tartışmasız okulun en çok içen çocuğu olabilirim, çok güzel bir sebebim vardı çünkü :) iyi görmen senin iyiliğin, yoksa benden bir numara olmadığı ve olmayacağı aşikar.

@fi$h;
iyi değilim, kötü olmak için de çabalamıyorum aslında. yahut bezmiş. kabul etmek istenmeyen, bıkkın olduğum. ikizler erkeğine kafam girsin de, nanik yapmaya devam edicem ben hayata, istediklerimi de alıcam korkarım ki. çünkü, çok istiyor olsam da, mantıklı şeyler istiyorum :)

@eğreltiotu;
bunu postlarken belki okursun bir ara diye büyük yazayım demiştim, anlık çözüm :) farkında bile değildim kullandığım kelimenin, serbest bıraktım klavyeyi, bunlar çıktı :) gülmek güzel, daha sık tekrarlayınız efem :) keramet yazılarda değil, sizde.

mine dedi ki...

şşt, yazlık sitenin en yakışıklı çocuğu. bana bak sakın şimdi,o senin güzelliğin, bok adamım ben falan başlama. bana sökmez kuzum. 16 yıldır yanılıyor olamam :D
o son şişe şarap bende de benzer sebepten duruyor. olur da mağlubiyetlerimiz çakışırsa, beraber tokuşturmayı teklif ediyorum.

91 dedi ki...

heyt be, Mine'me bak sen :) Sırf sen 16 yıldır yanılıyor olma diye kabul edebilirim bu iltifatı, yoksa içimden geçeni az çok tahmin etmişsin herzamanki gibi, o senin güzelliğin.
Tokuştururuz o şarapları da yahu, sarı kırmızı yine buluşur, beraber içer, beraber sallarız denize :) ben bi de küfür ederim denize karşı, hey yavrum hey.

fish dedi ki...

yaaa sokma şu kafanı herşeye diom bi dinlemion beni sen offff ...

o yüzden karışıyo bu kafan :PPp