And to no man I kneel (2)

çadırın içinden hafif tempoda horultusu geliyordu kadının.
yorulmuş olmalıydı. bütün gece çadırın kazıklarını sağlam tutup, iplerinin sökülmemesi için dışarıda kalmayı tercih etmişti. yağmurun tüm diğer sesleri bastırmasını her zaman severdi. hem sabahlayacak kadar şarabı da vardı, çadırın kadının tepesine yıkılmasını da tercih etmezdi. yağmur dinip, rüzgar kesilene kadar şarap içti adam dışarıda. kadının sardığı sigaralar sabaha kadar rahat idare eder diye düşündüğünden, yenisini sarmaya çalışmadı, zaten beceremezdi, zarafetten uzaktı malesef. ama kadın, o ufacık elleriyle sarmıştı sigaraları yine. üstüste iki tane sigarayla bir şişe şarabı iyi ettikten sonra, ipleri germeye karar verdi. kadın o kadar ufacıktı ki bu rüzgarda, uçup gitmesi işten bile değidli. bok vardı zaten çadırı buraya kuracak. ben ve saçma sapan kaprislerim diye düşündü adam.ama kadın da çok beğenmişti bu fikri. ve şimdi, kıyı ile bağlantısı kesilmiş, bu ufacık kara parçasında kalakalmışlardı. rüzgar biraz daha şiddetlense dalgalar çadıra kadar vururdu, başlıbaşına bu bile adamın uyanık kalması için yeterliydi.
çadırın içinden hafif tempoda horultusu geliyordu adamın.
çantasını açtığında bir tane sandviç buldu kadın, malzemeleri standarttı zaten, çadırda saklayabilecekleri basit şeyler. tam sigarasının üstünde duruyordu. canı kahve istedi, uyku mahmurluğuyla. fakat konum itibariyle öyle bir imkanı yoktu. akşamdan 4 şişe şarap vardı o yatmadan önce, fakat şu anda yarısı dolu bir şişe vardı ortalıkta. geri kalan üçü ne dolu, ne de boş. yoktu. sadece yoktu. adam herhalde içip içip denize attı diye düşündü. hiç sevmiyordu adamın bu huyunu zaten, defalarca söylemişti. denize onu atmakta bok mu vardı sanki? adamın sarsak bir şekilde uyumaya geldiği anda uyanmıştı. sonra uyuyup uyumadığını bilmiyordu, sadece güneşin doğduğuna ve artık kalkmak istediğine karar verip, çıkmıştı çadırdan. buradan çıkmak için seke seke bir sürü kayanın üstünden kıyıya gitmesi lazımdı. sırf adamın gözündeki parlamanın hatrına olur demişti buraya gelmeye, ve şu anda kahretsin ki pişmandı. adama bak, kıçını devirmiş uyuyordu o kalkmışken. hazırladığı bir sandviç bu eşekliği affettirir miydi sanki? basit düşünüyordu adam, ya da kadın onun için çok karmaşıktı kararına vardı.
çadırın içinden hafif tempoda horultusu geliyordu kadının.
çok içmişti adam. yine ayarı tutturamamıştı. sigara bitmek üzereydi, ve sarılmış olarak sadece iki tane kalmıştı. ne hoş. kıkırdadı kendi kendine, zaten bu son şişeydi, yeni açmıştı bunu, ve kadın sabah uyandığında içecek tek şey bu şişeydi. kadın sabah sabah çok şarap içmez herhalde diye düşündü, ama en azından yarım şişe yahut biraz daha fazlasını bırakmalıydı. zaten rüzgar kesildi kesilecek konuma gelmişti, ama adam da yorgundu hani. askerliğinde tutmadığı nöbeti burada tutmuştu ya, ne desindi. sigarayı söndürüp şaraptan bir yudum aldı. bir an önce uyusa acaba kadın ile beraber uyanabilir miydi? çok zor diye düşündü. aldığı alkol başlıbaşına engeldi, hem hava da kararmadan önce kadınla beraber bira ve deniz ürünlerini zorlamışlardı, adam daha çok birayı zorlamıştı ya, neyse. huyum kurusun diye güldü. eğlenmişti ne de olsa. çantasını açıp içerisinden bir sandviç ekmeği çıkardı, en azından kadın kalktığı vakit uğraşmasın diye bir sandviç hazırlayıp kadının çantasını açtı. kalan iki sigaradan birini sandviçle beraber çantanın en üstüne koydu. kadın aç karna sigara içmese daha iyiydi. son sigarasını ateşledi, şaraptan bir yudum daha alıp mantarını kapattı, onu da kadının çantasının yanına koydu. birazdan güneş doğacaktı. ortalık daha anca loştu, kadın ne güzel uyuyordu. "şişeler" diye düşündü adam. kadın şişeleri denize attığını düşünerek sinirlenmesin diye şişeleri aramaya koyuldu, ama gel gör ki o sağnak ve rüzgar dolayısıyla şişeler bıraktığı yerde değildi. hoş, adam şişeleri nereye bırakmıştı ki? sigarası biteyazdığında, son bir defa daha baktı kadına. üzerini örttü ve yorgun bir şekilde kendini yatağa bıraktı. umarım horlayıp kadını rahatsız etmem diye düşündü. ama artık elden gelen hiçbir şey yoktu.
çadırın içinden hafif tempoda horultusu geliyordu adamın.
sandviçini yemeye koyuldu kadın. kahve yoktu ama olsun, şarap da idare ederdi. adam bir sigara bırakmıştı ona. yuh diye düşündü. 5 tane sigara içmişti adam o uyurken. bu da uyuyalı çok olmadığına delaletti. "erken uyusaydı da beraber kahvaltı etseydik" dedi içinden, hem o yatarken adam "bir sigara daha içeyim geliyorum yamacına" dememiş miydi ki? ne bok gördü acaba diye düşündü. efkar? "belki eski sevgilisi aklına geldi" diye düşünürken yakaladı kendini. bu düşünceyi hemen attı kafasından. adam birçok şey olabilirdi ama, bariz bir yalanını görmedikçe ona yalancı demeye içi elvermiyordu kadının. ama içindeki o ufacık şüphe kurt gibi kemiriyordu kafasını. "çıldırmak işten değil" diye düşündü. bir an "çantamı sırtıma vurup, defolup gideyim buradan, uyanınca görsün başına geleni eşşoğlueşşek" diye düşündü. sandviçin lokmaları ağzında büyüyordu resmen, ve şarap daha cazipti. sandvici bir kenara bıraktı. herhalde bunu görüp alacak bir martı bulunurdu burada. kadın sigarasını yaktı. şaraptan irice bir yudum aldı. bir türlü gidesi gelmiyordu. tam o arada, çadırın içinden gelen ses ile irkildi, adam alarmını kurmuştu herhalde?
çadırın içinde ve dışında aynı şarkı sesi duyuluyordu.
you are my angel
come from way above
to bring me love

her eyes
she's on the dark side
neutralize
every man in sight

to love you, love you, love you ...

you are my angel
come from way above

to love you, love you, love you ...

"umarım sandvicini beğenmişsindir melek" dedi adam, "biliyorum pek güzel olmadı ama, gün doğana kadar bekledikten sonra daha iyisi çıkmadı, kusuruma bakma". "ne yaptın o saate kadar uyanık, manyak mısın?" diye sordu kadın, sesindeki hafif kızgınlığı gizlemeye çalışmadan.adam kesik kesik öksürdü (yine fazla içmişim sigarayı diye düşünerek kafasını çadırdan uzattı) "bir nefes alabilir miyim sigarandan?" kadın hayretle baktı, nasıl bu kadar rahat olabiliyordu ki adam? adam bir nefes çekip sigarayı geri uzattı, "sen uyuduktan sonra şiddetli bir fırtına çıktı, rüzgar çok fazlaydı. ben de çadırın ve iplerin kazıklarının yerinden sökülmemesi için uyanık durdum. kabus mu gördün akşam, bir ara çok yükseldi sesin?" sinirlilik halinden, şaşkınlığa geçmişti kadın. karşısındaki manyak sabaha kadar yağmur altında beklemişti yani? yuh diye içinden geçirirken adam devam etti "baktığımda üstün açılmıştı, rahatsız uyuyordun. ben de üstünü örttüm başında bekledim biraz. yanağın çok cazipti o anda, öpesim vardı ama, ıslaktım, uyanacağından korktum" sözlerini duyduktan sonra, gözlerini öne eğdi. sigarasından bir nefes daha aldı, bitmişti zaten, söndürüverdi. şarap sabah sabah midesini ekşitmişti ama adam severdi. "ben de sandvicime ara vermiştim, canım çok sigara çekti, ondan sonra devam edecektim" diyiverdi, "ama şu anda bir düşündüm de, sen bir denize dalıp çıksana, sana bir sürpizim var". adam şaraptan bir yudum aldı, sabah sabah sudan nefret ederdi aslında, yüzünü yıkamak bile başlı başına bir işkenceydi onun için. fakat kadının bu isteğini kırmak zordu, sürprizleri piç etmekten hiç hoşlanmazdı. zaten buraya geldiğinden beri tuggerını hiç çıkarmamıştı kıçından. suya atladı, kemiklerine kadar hissetti soğuğu. "huh" diye çıktı sudan, "ayılmak için daha iyisini hayal bile edemezdim" derken çenesi titriyordu resmen. kadın kayanın kenarında elinde yatak çarşafı olarak kullandığı havlusu, ona bakıyordu. adam hızla kayaya doğru seğirtti, havluyu almak için elini uzattığında, aniden kadın adama sarıldı ve yanağını ona doğru çevirdi.


"madem ıslaksın diye o zaman öpemedin, bana bir borçlusun diye düşündüm. şimdi de ıslaksın, ama ben uyanığım. borçlu kalma istersen?"


:*

1 Sapan Eklenmiş Bu Saçmaya:

efsa dedi ki...

Bende sonu çok güzeldi. o ufacık simge bile yetti insanın içini ısıtmaya.